1 Mayıs 2019 Çarşamba

1’e 1000

Abimin kullandığı , çok sevdiğim bir lafı vardı. 

Benim hakkımda ne düşünüyorsanız , Allah size bin katını versin... gibi birşeydi. 

Hem dua , hem beddua esasında. Çok güzel ayna tutuyor insana. Hem de ikaz gibi aslında. 

Ama ne yazık ki biz insanlar iyi düşünemiyoruz çoğu zaman , sebebi ise herkesin kapatamadığı bir yarasının oluşu ve bunu hep başkalarına bağlamaları.

Bir düşünelim...

Bugün kalktığınızda kendinizi çok başarısız hissettiniz ve gün içinde başarılı biri ile karşılaştınız. Ne düşünüyorsunuz? Sanki onun suçumu ? Sen de o hatayı yapmasaydın? Hadi yaptın telafi etmek için bir şey yaptın mı? Başaranın ne kabahati var , niye iç geçirdin şimdi? Bak işte böyle düşündüğün için hiç bir zaman onun kadar başarılı olamayacaksın. 

Oysa ki iyi düşünsen , bak ne güzel başarmış diyip içtenlikle takdir etsen, hayranlıkla umut etsen belki de sende o kadar başarılı olabilmek için kendine cesaret vereceksin. 

Yaşıtların evlenip çocuk yapmış olabilir, belki senin için zamanı değildir. Belki de sen hiç evlenmeyeceksin. Mecbur musun . Kalıplaştırma kendini. Senin başarın bambaşka yerde belki. Sırf sende onlar gibi olamadın diye iç geçiripte kötü dileklerde bulunma. Kendine iyi bak aynada , gülümse , istediğim ne varsa olacak de ! Takdir et , bak o yaptı , bende onu örnek alacağım de .... Diyebilir misin ? Yoksa oturup onla bunla dedikodu yapmak daha iyi mi geliyor. 

Çoğunlukla hangi taraftasın? Başına gelenlerin sorumlusu olduğun kadar , karşına çıkan insanlarında sorumlusu sensin. İyi insan olmak, iyi düşüncelere sahip olabilmek , iyi görünmek ve iyilik yapmak ... Herkesin kendini tanıtma şeklidir ama asla gerçeği yansıtmaz .

Herkesin içinde kin duyduğu birileri, nefret ettiği davranışlar, sevmediği bir çok insan vardır. Ama sırf iyi gözükmek için karşısına geçip gülümserler. Sahte olmayı benimsemişiz , rol yapmaya çok alışmışız gibi duruyor şöyle bir adım geri adım atıp baktığımızda.

Evet günün sonunda , yastığa başımızı koyduğumuzda kimin hakkında ne düşünüyorsak bin katı bizim olsun ...

29 Nisan 2019 Pazartesi

Anlayışa Davet

Bugünde biraz toplumsal konulara bakalım. Çünkü cidden başka birşey düşünemiyor insan. 

Oğlum olduktan sonra herşey değişti demiştim ya , bu yönde de değişen çok şey var. En azından oğlum büyüdüğünde ona ne öğreteceğimizi biliyoruz ve kimlerden öğrendikleri doğru bunları biliyor olacak. Herkesin her dediğinin doğru olmadığını , hatta benim ve babasının söylediklerine de gözü kapalı inanmaması gerektiğini bilecek. Herşeyi araştırmasını öğreteceğim ona. 

Bir çocuk annesi istiyor diye herşeyi yapmamalı , annesi de çocuğun tabi. Sırf babası herhangi bir takımı tutuyor diye , onu tutmak zorunda da değil. Çocuklara fırsat verip kendi seçimlerini yapmaları için olanak sağlamalı. 

Sosyal medyadan uzak tutamayacağımız kesin, hem neden uzak tutalım . İnternet denilen o devasa ağ her bilgiye ulaşmalarını sağlayacak. İstediği herşeyi araştırıp öğrenebilecek. Ve tabi ki eğlenecekte. Kötüye kullanmadığı, yaşına uygun şekilde kullandığı sürece buna her zaman izni olacak. 
Ailelerin bu konuda üzerine çok fazla iş düşüyor. Çocuğu rahatsız etmeden, alanına girdiğinizi hissettirmeden denetliyor olmak şart. 

Şimdi dün karşıma Kerimcan’ın paylaşımına yapılan yorumlar çıktı, bugün hala Hatice’nin podyum macerası. 
Ülkenin durumu ciddi anlamda iyi değilken bu tarz şeyleri konuşarak vakit mi harcıyorlar , zaman mı kazanıyorlar bilmiyorum ama hayret verici.

Ben açıkçası videoda ki Kerimcan ‘ mı diye düşünüceğime markete giderken cebime ne kadar koyayım onu düşünüyorum. He ekmek elden su gölden olsaydı, bende oturup bakardım tabi. Yaşam koşulları ne kadar zorlaştıysa insanlar o kadar israf yapmaya başladı. 

Etrafımdaki insanlardan da görüldüğü üzere sorsan ; aç olan parası olmayan bir sürü insanın bir ordan bir burdan ortaya çıkıyor olması garip. Bize ne tabi de name yapma bari inandırıcı değil ...

Son zamanlarda ne kadar çok taciz , tecavüz, hırsızlık , yolsuzluk haberi alıyoruz bir düşünün. İnsanlar çıldırmış durumda. Ciddi sorunlar söz konusuyken kim ne paylaşmış çok önemli gelmiyor. Herşey usülünce yapılıyor olsa zaten bunlarla karşılaşılmayacak. 

Ülkede var olan sorunları masaya yatırıp farklı açıdan bakmayı öğrenmedikleri sürece zaman bu şekilde kötüye doğru ilerleyecek. Empati yapılmadığı , insan psikolojisi incelenmediği sürece bu böyle devam edecek. 

Aklımızı koru Ya Rab demekten başka ne diyebiliriz ki. Anlayışa davet var bu yazı da. Karşınızdaki insanları eleştirmeden bir düşünün neler gelmiş başına , ne yaşanmış diye. 

Yapılan her suçun cezasını bulması dileğiyle , İyi haftalar . 

27 Nisan 2019 Cumartesi

Yaprak Sarma

Bugün sabah kalktığımda yaprak sarma tarifi veresim geldi . Niye öyle oldu bende bilmiyorum . Siz de çok şey etmeyin. 

Sizin bildiğiniz tariflere benzemeyecek öncelikle onu bir belirtelim. 

Gerekli malzemelerle başlayalım.

Tabiki yaprak . Tokat yaprağı şart mı ? Değil aslında .. Yeter ki senin gibi kart olmasın kızzz 😂Şaka , şaka ! Orta boylarda ve yumuşak olsun. 

Pirinç , tabii ki kırık olacak , aynı kalbin gibi.

Soğan, gözyaşlarına boğultanından. Acı sözlerim gibi. ( gayet eğlenceli bir tarif değil mi ? Hadi devam devam )

Maydanoz , böyle en yeşilinden taze olsun ama , senin gibi solmuş , yamuk yumuk değil. Şaka tabiiki 🙃 

Ben ölçü vermem. Ne bileyim ne kadar yapraktan yapacaksınız. Göz kararı diye birşey var. 

Gelelim baharatlara , bak bu bayağı önemli.

Tuz , karabiber zaten şart. 
Biraz iç harcına biraz yaralarına basarsın. Bir de kokla benim için ohh , hadi çook yaşa .

Kuru nane , bu da önemli, bol bol koyalım. Mis gibi koksun , benim gibi ...Ohhh

Toz şeker, öyle çay kaşığıyla değil , yemek kaşığıyla dolu dolu koyun bir kaç kaşık. Yoksa senin gibi yavan olur . 🤣
Hem bu işin ipucu zaten şekerindedir. Ona göre ...

Tarçın. Tat verme de ustadır. Hem tatlılara hem zeytinyağlılara yakışır. O bu işte ustadır. Mutlaka koyalım.  

En son da bol zeytinyağını ekleyelim böle vıcık vıcık olsun , senin gibi üste çıksın .

Hadi bakalım şimdi sarmaya geldi sıra... en sıkıcısı yani. Şimdi burda seçim yapman gerekiyor. Kalın kalın restoran usülü mü saracaksın, yoksa evde kalmış kız kurusu usülü serçe parmağı gibi mi...

Benden sana tavsiye kalın sar . Millet ne yediğini anlasın. İnce olunca birşey olmuyor bil yani. 

Ben düdüklüde yapmayı tercih ediyorum , sen istediğin tencereye güzelce ser ister dik , kafan gibi , ister yatay koy kalçan gibi.  Haha aşırı eğlendim şuan. 

Suyunu da koy, bırak pişsin bakalım.

Hadi kalk dene kız, güzel oluyor. 

Loading...

Size gün içinde şarjımı bitiren ve tekrar doldurmama olanak sağlayan etkenlerden bahsedeceğim ...

Mesela ben elektronik bir alet olsaydim tablet , telefon vs. Şarjımı en çok hangi uygulamalar bitirirmiş bir göz atalım.

Uzay bir uygulama olsa kesinlikle Youtube olurdu. Sürekli video izleyince ne kadar çabuk şarj bittiğini hepiniz bilirsiniz. Gitti benim %50 .

Gün içinde en çok yanımda olan bir diğer kişi de annem. O ise kesinlikle Whatsapp . Biraz fazla konuşur da ... Ama bu sizi hiç ilgilendirmez . Ordan da %10 gitti hadi bakalım.

Temizlik ve yemek birlikte ele alınabilir mi ? Bir düşünelim bakalım. Nefis Yemek Tarifleri var mesela, bir de Cleaner . Tamam ya olur işte %15 te burdan gitsin. 

Kaldı 25... 

Market , fırın , bakkal için ayrılan vakitte , Migros Sanal Market olabilir mi ? Olur tabi neden olmasın. Bim Sanal Market uygulaması var da ben mi yazmıyorum ... bu da benden götürdü %5.

Ee tabi elimizden düşmeyen telefon. Karşımızda hep açık olan , izlemesek bile televizyon. Farkında olmadan büyük vakit harcıyoruz. Tuvalete bile telefonla... 
Şimdi onu bırakın da uygulama söyleyin. Meselaaaaa... Tamam buldum . Telefon; Facebook. Ve televizyonda , Instagram tabii ki ... aslında %15 ten eminim fazla ama sus . 

Evett akşam kocam eve gelene kadar benim sarj bitti. Napcaz şimdi , şarj edilmem gerek... 

Şimdi gelelim benim şarjımı dolduran etkenlere... 

Büyük kısmı tabii ki Kocacığım .
%25 veriyorum. Ortalama tabii. Değişebiliyor. 

Uzay uyuyunca çok tatlı oluyor mesela ☺️ordan da bana bir rahatlama geliyor ve % 10 aldım bile .

Ilık bir duş uyku öncesi kesinlikle mucize , işte burdan da %5 daha yükseldim. 

Bir film ya da dizi fena olmazdı. Hem de kocamla ise %5 te burdan verin bakalım. 

Sanırım en iyilerinden biri de bir kahve olacak. Sade , şekersiz bir nescafeye asla 
hayır demem ... geldi %5 daha.

Ve tabii ki UYKU ... kalan % 50 yi de sabaha kadar doldurduk mu , sabah yine baştan başlayabiliriz. 

Genellemem böyle arada değişiyor tabii ... bambaşka etkenler olabiliyor , mesela misafir gelince bu bir oyun olabilir mesela arka tarafta sürekli açık kalan , düşünün giden % yi, insanlarla haddinden fazla laflama , içiçe olma bunlarda büyük enerji bitimine neden oluyor.

Bir hava almaya çıkmak mesela kısa süreli hızlandırılmış şarj için bire bir. 
Ağaçlar, deniz havası ... insanlardan çok daha iyi . Biri beni bitirirken diğeri tekrar dolduruyor. 

Neyse demem o ki , şarjınızı bitirenlere inat , şarj olacak fazla şey ayırın kendinize... doldurmazsanız , ertesi güne kapalı ya da sürekli sinyal vererek başlarsınız. 

Luv U ! 

26 Nisan 2019 Cuma

Tahammülüm yok!

Son zamanlarda tahammülsüzleştiğimi farkettim. 

Hem ülkenin seçim sonrası durumu, tacizler , tecavüzler...

Hem yaşam koşuşturması , zor şartlar , hayat pahalılığı...

Hem de tek başına başa çıkmaya çalıştığım 8 aylık bir bebek , 5 kişi 2 ev falan.

Şimdi bunların hepsi doğal olarak ruhen ve bedenen insanı yoruyor.  Bu yorgunlukta tahammül sınırlarımı zorluyor ...

Ve günün sonunda birinden acısını çıkarmak istiyor ve bunu yapıyorum , sonra pişman olsam da...

Artık birşey anlattığımda anlamayan , ısrarla yanlış bildiklerini doğru sanan, araştırmadan konuşan, çoğunlukla boş konuşan, geçmişe takılı kalan, aynı şeyleri tekrarlayıp duran insanlara...

Kendini birşey sanıp cebinden parasını aldığın anda bir hiç olacak insanlara, konuşma hakkını sadece dedikoduya kullanan , kim ne almış ne yapmış nereye gitmiş diye ömrü geçen, başkaları ne der diye yaşayan insanlara...

Sağlık her zaman önemli olduğu halde , bazen bunun ciddiyetini anlamayan, inanmayanlara, bir gün başlarına gelebilme ihtimalini düşünmeyen insanlara...

Sahte sahte gülenlere , kaypak konuşmalara, arkasından bi sürü laf edip yüzüne gülenlere, bazı çıkarları uğruna yalakalık yapanlara, samimi olmaya çalışıp olamayanlara...

Sürekli benden birşey talep edenlere, kendi istediği olmayınca surat yapanlara , ayağına bekleyenlere , aramayınca aramayanlara , merak etmeyenlere , etmediği halde görünce özlemiş gibi yapanlara ...

Bencillere , düşüncesizlere, cahillere, inatçılara , yalancılara, iki yüzlülere, çıkarcılara , yalakalara, ayrımcılara...

Atatürk’e düşman olanlara , ülkemiz için doğru olmayanı onaylayanlara, kim olursa olsun yanlışa doğru diyenlere , bilip bilmeden savunup sonra pısssss susanlara...

Çocuklara tecavüz , taciz , kaçırma her türlü kötülüğü yapanlara , hayvanlara işkence edenlere , otobüste metrobüste yaşanan olaylara...

Ve daha bir çok şeye 
TAHAMMÜLÜM YOK ! 

Anlayana !

Her zaman ki gibi hayat telaşı sebebiyle yine yazmamışım. İşte ara ara aklıma geliyor da bir el atayım diyorum.

Bu kez de biraz laf sokalim. Sanki hic yapmazmisim gibi. Ben yapiyorum da soktugum laflar giren yerde kaliyor bi gelisme yok nedense...

Ben size bişeyler diyeyim mi ?

Uzay dogduktan sonra bazi seyleri cok iyi anladim. Mesela etrafimdan yok olup arayip sormayan arkadaslarim, hicbir yardimi dokunmayan yakinlarim...

Ama cok iyi oldu. Hani derler ya kimin ne mal oldugunu .... falan filan iste. 

Tek dayanagim Esimdi, ki hala da oyle. Eger o olmasaydi bana bu sekilde yardim etmeseydi baska yardim eden olmayacakti. 

Bu tarz sureclerde , kisinin birsey istemesine gerek kalmadan yardim edilmeli, oyle uzaktan bisey lazimmi birsey istersen ara demekle olmuyor . O zaten isteksiz bir sorus , cunku zaten nasilsa istemez birsey diyerek sorulan sahte cumleler. Ki istemedim de , tenezzul meselesi. 

Icinden gelmiyorsa ne anlami var ki zaten. Bir cok kadin bu donemlerde aylarca yatip is yapmazken , nazlanirken ben eve gelip uc gun sonra ev temizlemistim. Cunku yapan yoktu , bunlarin hicbiri unutulmaz. 

Sanssizligim su ki annem hastaydi, o bana bakacagina ben onunla ilgilenmek zorundaydim. O iyi olsaydi kimseye luzum yoktu zaten. 

Sunu anladim ki bazi insanlar , eglenceyi , parayi , gezmeyi , kahkahayi ,dedikoduyu seviyor. Ve bende suan bunlari onlara veremiyorum, bir cocugum var iki annem ve babam rahatsiz onlarla ilgileniyorum, yani sorumluluklarim var . Kisacasi kimseyi eglendiremiyorum. Herkes eglenceye gelir ama sorun sikinti oldumu kacar dinlemek istemez. Ama birgun 
 elime duserseniz hic yeltenmeyin bende dinlemeyecegim cunku. 

Neyse ki yaklasik 8 ay oldu ve hersey yolunda , bebegime de bakiyorum , annemlere de. Anneye bakmak kiz cocugunun gorevidir zaten...
Annem hep yanimda olsun baska kimse gerekirse gelmesin , sorsan 50 tane arkadasim vardi. Hala gelip Uzay’i gormeyenler var , ama zamaninda bu insanlarla disari cikalim dendiginde aninda bulusulurdu. 

Insanlar hakkimda konusabilir, arkamdan atip tutabilir, arayip sormamamla alakali kendince dusunebilir ama umrumda degil. Burdan yaziyorum herkes ustune alinabilir.

He bir de lutfen sormayin kime yazdin falan diye , soyleyecek olsam burdan yazmam. 

Insan ne kadar ilgi gorurse o kadar ilgi gosterir, yani once bi bakin bakalim siz herkese esit mi davraniyorsunuz, yoksa ayrim var mi. Sahtelik var mi? Bi aynaya bakin bakalim. Hep iyi, eglenceli, guzel olana mi gidiyorsunuz. Diger tarafi bi arayayim iyi mi , öldü mü , kaldi mi , ac mi acikta mi diye. 

Neyse canimm sabah sabah bi icimi doktum artik anlayanlara ... 

Hadi bye...

10 Mayıs 2018 Perşembe

ABV Sendromu

Sabah Metro da acayip birşey farkettim. Metroyu seviyorum ya , farkındalıklarım artıyor, kitap okuyorum, insanların nereye gittiğini tahmin etmeye çalışıyorum, eğleniyorum yani. Hızlı ulaşım da cabası tabii.

Herneyse farkettiğim şeye gelince bi adı var mı bilmiyorum ama olmalı! Du bi düşüneyim.

Bebeğimin cinsiyetini öğrendiğimizden beri algılarım değişti, her yerde erkek çocuklara, gençlere bakıyorum.Yolda , otobüste, metroda, televizyonda... Bi manyaklaştım. Bakmakla yetinsem iyi, kur babam kur kafada ,

'' Bu çocuk ne efendi, benim oğlumda böle efendi, akıllı olsun inşallah'',
Ne biliyorsam acaba , Belki çocuk metroda efendi, akşam gidiyor , köşe başlarında serserilik yapıyor, karıya kıza sarkıyor!...

'' Bu ne biçim giyinmiş, benim oğlum öyle giyinmesin Allah'ım lütfen''.
Ya giyinse nolucak acaba , orasını burasını açmamış ya , Kerimcanlaşmamış ya sen ona bak.
Kerimcan da sevdiğimiz bi kardeşimizdir ama Allah korusun yavrumu tabii. Babası eve almaz valla.

'' Aaa şuna bak be kendi kendine gülüyor, mırıldanıyor, yok yok istemem''
Belki çocuk mutlu, ilk aşkını buldu, sivilceleri olabilir nolmuş yani. Şarkı söyleyesi dans edesi var , bana ne acaba. Mutlu Ol Oğlum sen anana bakma.

'' Bak bak kıza bakıyor bu , niye bakıyor ki acaba , sapık mı bu be''
Yahu belki beğendi, ikisi de bekarsa bana ne acaba, ne karışıyorum acaba, belki de her sabah onu görmek için bu saatte kalkıyor, metroya koşuyor, belki platonik. Kocam duymasın benimde çoook eskiden otobüste karşılaştığım , hiç konuşamadığım biri vardı. Öle bakar dururdum, zararı yok yani. Bak Oğlum Bak.

''Şuna bak be amma da ağladı. Sus be çocuğum zaten doğru düzgün uyuyamadım,'' Allah günah yazar valla. ya benimki de çok ağlak bi çocuk olursa, hiç susmazsa, beni deli ederse. Ki olabilitesi var. Ben buldum bunun adı ABV Sendromu. Allah Başına Verir Sendromu :) evet evet sevdim. Sonuçta kınamamak lazım. Herkesin çocuğu kendine yani dimi.

Bu böyle her geçen gün dallanıp budaklanıyor anlayacağınız. Bide bunun farklı versiyonları var, bak onlardan da biraz bahsedeyim. Mesela kızlara da bakıyorum, Kızım olsa nolurdu diye değil. O da oluyo da bazen bu sizi hiç ilgilendirmez.

Kızlara bakıyorum çünkü , gelinim olucak ilerde dimi ama. Şimdiden bi bakıyım napıyor bu gençlik nereye gidiyor. Büyüklerine yer veriyor mu? , Köşelerde kikirdiyor mu , Cilve mi atıyor, aklı başında mı , ne giymiş, ne takmış , ne sürmüş , ailesi nasıl acaba derken ben beyni yakmadan çok şükür gideceğim yere varıyorum. Teşekkürler Allah'ım ,

Ben gelinlik provama giderken kaybolup semt değiştiren yegane insanlardanım da şimdi konu bu değil.

Geçen banyoda aklıma geldi. Çıktım;

'' Aşkım ya aklıma ne geldi biliyo musun ''

'' Ne geldi ''

'' Düğünü erkek tarafı yapar ''

'' Yani ''

'' Kız olsaydı yırtardık , ama şimdi düğün yapmamız lazım ''

'' Ya bi yürü git ! bende ne diyo diye dinliyorum '' diyerek konuyu kapatmaya çalışsa da ben haklıydım. Ve kapatmadım, kızında nişanı var tabi haklısın sende diye diye uzaklaştım odadan.

O günleride göreceğiz inşallah. Gelecek yanıma  ''Anne Nişanlım şunu istiyor, düğünü şurda istiyor, bunu takmamızı istiyor,'' Yolucam saçlarını ondan sora ikisininde . Para basıyoruz çünkü.

Anam ben hiçbişey istemedim valla. Paranız cebinizde kalsın dedim, çekildim. Kendimiz yaptık herşeyi, ailelerimize zarar vermeden. İyi ki de öyle yapmışız. Kafam rahat sonuçta. İnşallah oğlum da babasına çeker, bide benim gibi bi gelin bulur. Sonrası basit.

Basit mi çocuk yapar bunlar bi de , ben bakabilirmiyim ki acaba ....

İşte mavi ekran!...

Doğmamış Çocuğa Damatlık dikilirrrrrr. Hanımlar buyrun buyrun. Patron Çıldırdı.



1’e 1000

Abimin kullandığı , çok sevdiğim bir lafı vardı.  Benim hakkımda ne düşünüyorsanız , Allah size bin katını versin... gibi birşeydi.  ...